29.06.2015

Napsam Kaçsam mı


Yeni gelenlerimiz olmuş hepsine sevgilerimi sunuyorum hoşgeldiniz...gelmenizle mutlu ettiniz beni :)
Çocukla falan uğraş et bir yandan iş offf bu sıcakta hiç çekilmiyor...Uyku desen ayyy ne mümkünnn zangır zangır ağlıyor benim kız susturmak ne haddime inatlaşıyoruz sabaha kadar o ağlayarak ben şiiii diyerek :)
Bayadır böyle geçiyor...Ramazanın neşesi olmasa hiç çekilecek gibi bir ay değil bu ay.
Kaçıp bir yerlere mi gitsem ki napsam bilmiyorum izne ayrılıp 
İnsanın kafasını dinlemesi gerekiyor bazen hakketen.
Şöyle iki haftalık bir tatile çıksak kızımla ohhh misss belki gece anasını uyutur ödül olarak :)
Serin serin uyusam deliksizzz...Böyle çam kokuları falan 
içime işlese kozalakların kokusu
Bir rüzgar esse püfür püfür eskilerin tabiriyle küfür küfür :D
Çok seviyorum eskilerin nenelerin konuşma şeklini küfür küfür esme ne demektir çoğu kişi bilmez :)
Benimde teyzem kullanır yaşı bir hayli geçkindir 
''oyyy yaylaya bir gittim attım kendimi sedire küfür küfürrr esti gızzzz'' der :D ben küfür küfür esmeyi o çam ağaçlarının eserkenki çıkardıkları yel sesi olarak yorumluyorum 
bu kadar huzur veren bir sese küfür denemez ama huzuru o kadar şiddetli veriyorki ancak bu tabir edilirse yakışır. :)

Kısacasıııı gerçektennnn bunaldımmmm 
Şiirmiş sözmüş onunda tatilindeyim gelecem yazarsam böyle sohbetsel yazacam beynim durdu sıcaktan hakikaten :)

21.06.2015

Neyine Güvendin!?


Baktım seni terkedemiyorum...kendimi terkedeyim dedim
Baktım ki senden gidemiyorum...benden gideyim dedim
Sanırdın ki yorulmaz beklemekten
Sanırdın ki ölene kadar sever beni...yorulmaz diye bilirdin 
Sevmekten yorulmam beklemektense hiç...iyi tanımışsın beni
Ama eksik tanımışsın ben ki...
Sevmeye değeni beklerim
Canım çekilircesine özlerim
Beni seveni, sevmektense hiç usanmam
Yorulmamayı iyi bilirim...
Senin gibi değil, sevginin hakkı için kıymet vermeyi severim

Şimdi bir sabaha uyandım yüreğimde oynamış yer yerinden
Bekler sanıyordun...Özler sanıyordun...
Usanmaz sanıyordun...Vazgeçmez biliyordun...
Ben vazgeçmedim sevmekten...seni sevmekten vazgeçtim 
Sevmekten vazgeçmemek için!

Sevgiden eser olmayan sözde yüreğine mi?
Kıymet nedir bilmeyen et parçasından ibaret kalbine mi?
Dilinde dolanan ''seni seviyorum''larına mı?
Sen neyine güvendinde terkedilmemeyi düşledin?
Neyine güvendin!

Senden vazgeçemediysem kalbinden...
Gözlerinden kopamadıysam gözlerimden...
Nefesinden kopamadıysam ömrümden...
Vazgeçebilecek kadar onurum varken 
Sen terkedilmemek için neyine güvendin!?

Bir kadın edilen ihanetin ardından kum tanesi kadar bile hükmün...bir zerre toz kadar yerin olmaz o kadının yüreğinde...
Bir kadının yüreğinde yeri olmayan adamınsa ne dünyada ne başka bir yerde yeri yoktur...Bir kadın bir adamdan vazgeçerse seve seve vazgeçiyorsa...canı çekile çekilede olsa sevdiği adamadan vazgeçiyorsa ve bunu adam yaptırtıyorsa...yaşasa dahi ölüden farkı yoktur! 

Adam iki ayağıyla gider iki ayağıyla döner...
Kadın yüreğiyle gider...Bir kez terkeder...Asla dönmez


16.06.2015

Acılarım Kafiyesiz




Doldurdum yalnızlığımı kadeh kadeh... 
İçtim yüreğimin dibine kadar,
Kendimi hissetmeyinceye dek.
Sükutum esecek bu gece sabaha kadar,
İçimdeki yangın sönene dek...

Ne kaleme uyacağım ne kafiyelere... 
Ne satır dinleyeceğim ne sayfa bu gece...
Bu gece kalemde, satırlarda bana uyacak.
Ben sessizliğimi haykıracağım onlar yazacak, 
Yazdıkça...ağlayacak...

Saat sabahın dördünü bulacak,
Kızıla boyanacak gök...sanki kana bulanmış sanılacak... 
İşte o an herkesin diriliş saati olacak, 
Yalnızlarınsa ruhu son bulacak... 

Bazılarınsa ne uyuduğu ne uyandığı belli olacak...
İşte öyle bir gece bu gece... 
Sözlerin kifayetsiz, acıların kafiyesiz olduğu bir gece.


(Ne acı çekersen çek kimse anlayamaz seni, seni en iyi sen anlarsın...dertlerini anlatmayı unutursun, bir omuzda ağlamanın verdiği huzurun tadını unutursun...cümleler kafiyelerle destekler birbirlerini, sen insanların acılarına kafiye olmasını bekleyemezsin...hepsi yada bir çoğu redif olur...olsa nolur olmasa nolur...)

13.06.2015

Keşke



Bir adam düşer kipriklerine...gözpınarlarına yerleşir
Gözüne toz değil bir adam kaçar adeta...
Ağlarsın ağlarsın düşmez...
Kırparsın kırparsın gitmez...
Kabullenirsin artık gözlerini acıtmasına 
Bir zaman sonra alışırsın acıtmasına
Rağzı olursun...Şimdi düşse gözünden...
Çekip gitse ardından artık gözlerimi acıtmayacak diye ağlarsın...
O adam kalbini kanatsada Gözbebeklerindir senin...
O adam giderse gözlerini kaybedersin...
Sabahları güneşi hissedersin göremezsin...
Ay vurur geceye ışıltısını göremezsin. 
Her şeyden bir haber yaşar gidersin.
Kirpiklerinden her damla düşer yüreğine...
Hayatının adamı giderse eğer kirpiklerinde kalır izleri...
Her ağladığında yokluğu daha çok acıtır gözlerini...
Keşke dersin...
Keşke...
Olsaydıda yaksaydı canımı yine.

Ömrüm


Bir kelime olur özgürce söylediğin...
Söylediğinde nefes aldığın...
Ömrüm... dersin
Söylemekten bıkmazsın...
Her yerde kullanmak değilde
Her an söylemek değilde...
Nefesini hissedecek kadar yakın olduğunda söylemek...
Nasılda anlamlı...
Nefesin ömrümdür...demek sessizce
Tek kelimeyle bunu söyleyebilmek 
Ömrüm... diye

Ki...
Gün gelir...

Ömrün biter...
Yine ömrüm dersin
Ama nefesini özlediğinde hissedemediğin için dersin
Ömründen ömür gider...
İç çekerek ömrüm dersin ömrüm.

Gün Ağarana Dek



 Pencere mi açık kalmış yoksa balkon kapısı mı bilmiyorum
İçeriye girdi bir soğuk sardı her yerimi...
Açamadım gözlerimi...AÇAMADIM!
Öyle bir hüzün çökmüş ki gözkapaklarıma...
Yüreğimden bile ağırdı gözkapaklarım...
Yetmedi gücüm...YETMEDİ!

Buz kesti bedenim...sanırsın ki ruhum ayrıldı bedenimden
Sadece kaldı bedenim geriye benden
Nasıl bir soğuktur bu çöken 

Hatırıma düştün düğümlendi boğazım...
Nefesin girseydi şu pencereden
Sarsaydı bedenimi 
Sarınıp uyusaydım...

Bu gece izin verdim sevdana sarılmam için kendime...
Bu gece kırdım zincirimi...aldım yüreğini yüreğime...
Isındım...sadece...
Bir geceliğine...
Sarıldım...

Gün ağarana dek.

SUSTUĞUN KADAR




  Suküt odama çekilmiş dinliyorum kendimi...Duvarda bin bir surat asılı...Kimisi haseti temsil ediyor kimisi öfkeyi kimisi şeytanlığı...ilk defa çıkmıyor sesleri...görebiliyorum gerçek yüzlerini bu odada...hükümleri olmuyor hayatıma...tam karşıma düşüyorlar...

  Bir de oturduğum tarafa bakıyorum başımı kaldırdığımda, yere baktığımda...sevgi görüyorum, vefa görüyorum, ruh görüyorum surat görmüyorum, kalp değil yürek görüyorum... bu tarafta oturuyorum yanımda yüreğimin incisi olacak insanlarla şeytanlara meydan okuyorum...

  Çok şey söylüyor bu oda bana yazdığım şiirler arşivlenmişcesine odanın her yerinde cümle cümle değil kelime kelime yazılmış...Tüm hayatım serilmiş sanki önüme... Bir hayatıma bakıyorum bir bana ... Hayatım zor ama gücüme inadıma sınır yok...

 Kimler yıldırabilir ki bizleri...yüzlerinin ardına sığınan insanlar mı...gülerim ben buna geçerim... arkamda kalanlara bakamam artık ruhu olanları alır yanıma yürürüm...hasetlerin kurduğu tuzaklar serilir yoluma ben ezer geçerim...iki yüzlülük yok dünyamda 

Ben benim sonuçta...Ruhum var...Yüreğim ve yüreği olanlarlayım, Beni düşürecek olanlar çoktan düşmüşken nasıl düşebilirim...

Suskunluk güçsüzlük değil artık tam tersi...gücün belirtisi...
Sustuğun kadar olgunlaşır, sustuğun kadar büyürsün...
Sustuğun kadar yürürsün...
Sustuğun kadar dayanırsın...

Ben Küçükken Mimi



     Adımımı yeniden atışımla gördüğüm ilk mim ben küçükken mimi oldu deep sayesinde ve çok hoşuma gitti bu mim ben samimi olan mimlere bayılıyorum çok içten ve sıcak oluyor... şimdi elimde kahvem başlıyorum küçüklüğümü anlatmaya :)

   Ben küçükken diye başlayıp anlatacağım hiç güzel anılarım yok aslında çok zor bir çocukluk geçirdim şimdi anlatsam içiniz kararır...ama ufak tefek şeyler bile mutlu ederdi beni ben onlarla başlayayım mesela içiniz kararır demişken aklıma kahve geldi...

  Üç yaşında ağzıma almışım kahveyi annem çok kızmış...beş yaşına kadar durduramamış misafir bardaklarında kalanları gizliden içerdim annem görmeden.. en son eve gelen bir teyze bana ''annenin sözünü dinle kahveyi içersen kararsın'' demişti...
sen misin diyen birazda esmerdi teyze hiç unutmam beş yaşında verdiğim laf ''sende mi annenin sözünü dinlemedin de kara kuru bir şey olarak büyüdün'' dememle annemin terliğini yemem bir olmuştu :) 

  Küçüklükten beri aşığım kahveye ben hemde çok kokusu... sıcaklığı bir kalpten daha samimi geliyor bazen bana ne bilim öyle işte...

   Bana hep göçmen olduğum söylendi ama nerden göçmeniz birde ben bileydim iyiydi okul hayatım boyunca... çerkez misin? avrupalı mısın? nerelisin? ne cins bir şeysin? Ne bu güzellik nerelisin? ah bende bir bilsemmm diyerek kaçtım sonra hocalara kadar allahım her yeni gelen hoca sınıfa girer girmez önce beni kaldırırdı orta sıralarda otururdum anca sıra gelmesi lazım yani ama yok.. hep gözlerine batardım ve yine o soru.. sen nerelisin...

  Evi bastım artık babama ''nereliyiz ya biz nereliiii nerden geldik'' diye bağırmıştım sinirden...öğrendim ki ''asya göçmeniymişiz.'' anne tarafındanda bulgaristan...şimdi o hoca gelsinde kaldırsın yine dedim...

  Yeni bir hoca geldi daha 10 yaşlarındayım işte... büyük bir gururla nerelisin sorusunu cevapladım...hoşumada gitti hani havalı geliyordu o yaşlarda.. biri suriye biri ıraktan gelme çoktu ben asyadan geliyordum off ne hava ama ... anladım ki havanında söndüğü yer varmış ... hocama asya göçmeniyim anne tarafımda bulgar deyince... hoca hımmm türkmensin yani demez mii?? yok hayır değil.. dememle hocayla inatlaşmamız başlamıştı.
Ne bilim ben küçüğüm asya tarafından gelen göçmen türklere türkmen dendiğini inatlaşmanın sonunda yediğim cetvelle öğrenmiştim ...

  Ama lise bambaşkaydı bir ingilizce hocamız vardı selanik göçmeni...daha ilk defa derse girmişti saçları sarı gözleri yeşil hepimiz hayran kalmıştık :) sınıftada iki tane göçmen kız vardı ben dışında birisi sadece bulgar birisi sadece selanik...ben dedim hıh kesin şimdi beni gözü görmez selanikle bulgarı kaldırır....derken yine ben ''sen türkmen misin dicem ama bulgarlıkta var mı'' demez mi ahh gelde gülme şimdi.. ne dicemi artık bilecek yaştayım.. ''evet hocam'' dedim ama adam öyle bir şey dediki '' bizler mutasyona uğrayıp geliyoruz türk olarak sen nasıl natural kaldın bu güzellik ne'' hoşumamı gitsin yoksa sınıfın en çok hocanın sevdiği kız olmamdan ötürü dışlanmama mı üzüleyim :( bilememiştim...

  Bir de 5 yaşındayken yazdığım ilk aşk şiiri vardı...annemin yakalamasıyla çöpe giden :D
   Beş yaşındaki kızın aşkından nolur yazmışım işte nasıl da ağlamıştım kağıdı yırta yırta şöminemiz vardı o zaman evimizde şömineye atıp yakmıştı... iki üç cümlesi aklımda ...

 Maviş gözlüm...annemden sakladığım
...geçerken bir bakıyorsun...
Oyuncaklarımdan çok seviyorum

 O zaman parka her gittiğimde mavi gözlü oynadığım salıncakta birbirimizi salladığımız bir çocuk vardı gözleri masmaviydi pekte şekerdi...hangi akılsa yazmışım annemin buluşuyla sona erdi aşkım kül oldu :)

Bir de küçükken en sevdiğim şey köşe bucakta yaşanan masum aşklara şahit oluşumdu ... o zamanlarda sevdiğinin elini tutmak öpüşmekten daha anlamlıydı... gözlerine bakmak sarılmaktan daha bir heyecan vericiydi...şimdiyse iki gün el ele dudakdudağa olup ertesi gün birbirlerinden nefret ediyorlar... bakıyorumda ne hale gelmiş her şey...

Bizim mutluluklarımız bir salıncak, bir iki kitaptı...kitap demişken okumayı kendim öğrenmiştim ama nazar değmesin diye annemin saklayışını unutmuyorum ...

ben okumayı beş yaşında sökmüştüm...annemler kitap okurken çok kıskanırdım bana okumasınlar kendim okuyayım isterdim ama hiç öğretmezlerdi...birde zekiydim ki öğrenmemden korkarlarmış okulda sıkılırmışım okulu sevmezmişim diye öğretmek istememişler... o zaman inadımı farkettim...gazetedeki harfleri ezberledim babam yurtdışından kitaplar getirirdi çocuk kitapları harfler falan yazardı meyvelerle ''elmanın e si'' gibi harfleri ezberledim dedim gerisi gelir baktım ''te-se-ce'' ama dedim niye konuşurken o ''e'' ler olmuyor e harflerini aradan çıkarark okusam dedim...aldım gazeteyi ''yıldız'' yazıyordu...e leri atarak okuduğumda baktım ki sökmüşüm...ama annemden sakladım kendi başıma kitapları okurken ''boşboş ne bakıyorsun'' dediğinde zoruma gitmiştide bir sayfayı gözünün önünde okuduğumda pes dedi ve üç sene saklamıştı :) 1 yılda öğretmenimden sakladı...oda yaptığım resmin altına adımı yazmamla ifşa olmuştu :) hala inanmazlar bes yaşında öğrendiğime :) varsın inanmasınlar napim yani inadım tutmuş :)

6.06.2015

Kahve Dokunur Oldu



Bir sonbahar gecesiydi yaprakların düşüşüyle hayatıma düşüşü
Kirpikleri adeta yüreğime doğru kıvrılıyordu
Ya nefesinin yüreğime süzülüşü...

Filmin fragmanıydı sanki sabırsızlık uyandırıyordu 
Büyük bir merak...
Kim bilir film başlasa ne olur...un getirdiği bir kıpırtıyla düştük
Oysa unuttum ki fragmanda sadece güzellikler bulunuyordu
Filmin sonuna yaklaştığım her an hayatımın sonu görünüyordu

Sabahlara kadar içtiğim yalnızlık kahvesi...
Yüreğimdeki boşluktan sızıyor...
Acıtmıyor değil sıcaklığı...
Soğuk tene değen sıcak su gibi
Buz gibi yüreğime kahve dokunuyor



Yeniler :)



Bir haftasonu klasiği bakılan ama okunmamış bir kitap bile bulamayan benin kitapçıya gidip onca kitap arayışından sonra bulduğu iki kitap... 
Bilmiyorum nasıl bir şeyler kolay ve hafifse oh ne ala yoracak kitaplara pek sarılasım gelmiyor açıkcası
Kendimi bulacağım ama beni hırpalamayacak kitaplar lazım sanki şu sıralar onların kucaklamasını istiyorum beni...derken gözüm bunları kestirdi... pişman olmam umarım ama iki yazarıda severim ya kötü iş yaptıklarını sanmıyorum :)

ve ''Ben Susarken Bölme''den rastgele bir sayfa açıyorum :)

ve ilk cümleler ;

Bir bulut üşümesi geçirdim geceye
Gerideydi elleriyle çiftleşen gençliğim
Bir aşk büzüşmesi geçirdim geceye 

Bir an önce başlasam iyi olacak ....

Aşk-Tutku



İki beden arasında yaşanan aşktır 
İki ruh/kalp arasında yaşanansa tutkudur

Kİ...

Bedenler geçici ruhlar kalıcıdır

     

4.06.2015

Bank


 Bir şehir...ıslak kaldırım taşları
Yağmurun ıslattığı terkedilmiş, şehrin yalnız kalan bankları
Dili olsa, sesi olsa...
Yağmurun sesi duyulur muydu?
Öyle bir ağıt kopardı ki...
Yerdeki kuru yapraklar bile ağlardı

''Her bir bank her yalnız yüreğin/hayalkırıklığının/kaybedişin/çaresizliğin bedenidir bizlerse o bedenlerin ruhları''




Geri Dönüş :)


Ayıptır söylemesi çok güzel ayva tatlısı yaparım...:)
Helvamı değil ama ''ayva'' tatlımı yiyebilirsin Narkozum :)
Çok tatlı bir tehdit ve mesaj değil mi :) 
Helva diye diye ayvayı yiceksin çünkü az kaldı... 
Bundan sonra bende senle uğraşıcam :D
Beni getirtmeyecektin :D

...................................................

Ve benim en sevdiğim şey mimdir bunu bilen biliyor ve ilk gördüğüm mime kendimi allahın izniyle mimliyorum ve en yakın zamanda yapacağım :)

Aldım mimini deep :)

Minik Bir Gelincik :)



        Duygu'nun hisli şiirleri, Duygu'nun bin söze bedel bir iki cümleleri hepsi bir köşeye çekildi uzunca bir dönem. Yeni bir hayata başlamanın güzel yanlarının uzun sürmeyeceğini biliyordum ama bu kadar ağır bedellerin olacağını düşünemezdim. Bir uçuruma hızla koşup durmak isteyip duramayıp düşersin ya denize öyle bir şeydi...mutlulukla koştum koştum ve duramadım düştüm. Yüreğine düştüm, sunacağı hayatın hayaline düştüm...Binbir zorluklarla, engellerle karşılaşıp yılmadan gittiğim yolun sonu uçurummuş meğer... Bilmiyorda değildim ya. Bile bileydi belki bu koşuş ama pişmanım diyemem. Severek yaptığın hiç bir şeyden pişman olamazsın. Mutlu olduğun anlara ihanet edemezsin. 

   Mutlu olduğum an kızımı kucağıma aldığım andı o ana asla ihanet edemem...Biten evliliğimin ardından kalan nadide büyüyecek bir gelincik çiçeği benim gözümde...Annesinden de daha güçlü olacak eminim. Uzun bir süre çekilmem gerekliydi.
Darmadağın olan hayatımı kızıma layık olabilmek için, ilerde ''benim annem benim için bunları yaptı'' diyebilmesi için o anda kızımın gözlerine başım dik bakabilmek için toparlamam gerekliydi... Tek başıma! 

   İşimi, şehrimi, düzenimi, hayatımı o yumuk yumuk gözler değiştirdi... onun gücüyle tutundum her şeye...  Onun için de yaşamaya her zaman devam :)